Belki de örümcek lalelerinin kanin degil de coskunun kirmizisiyla parladigi baska bir evrende, kayan tüm yildizlar kendi hikayelerini anlatmaya firsat bulabilirlerdi. O zaman bu lalelerin arasinda yatanlar da veda edilen ölüler degil, cicek tarlalarinda oynayan cocuklar olurdu. Böylece mutlu sonuna ulasamayanlar cicekleri burunlarina götürüp kokladiklarinda ölüm yerine umudu tadarlardi. Tsuki, yillar boyu süren yer alti laboratuvarindaki esaretten sonunda kurtuldugunda ruhunun atesini besleyen tek sey, intikam tutkusuydu. Kendisi ve onunla ayni kaderi paylasan onlarca denek adina doktordan intikam almak artik onun yasam sebebiydi, tüm hayatini buna adamisti ve onu yolundan saptirabilecek hicbir sey yoktu. Fakat Kaos Tanricasinin planlari farkliydi. Onun ve daha bircok masumun varliklarinin en derin katmanlarina kadar sizmasini sagladigi kaos ve delilik, artik her seyi geri dönülemez sekilde degistirmisti. Tsuki gecmiste ona en yakin olanlari simdi taniyamiyordu, düsmani olmasi gerekenler ise ruhuyla fazlasiyla dügüm olmus haldeydi... Kime güvenip, güvenemeyecegini bilemezken bir sonraki adimda neler olacagini tahmin etmek kör karanlikta yolunu bulmaya calismak gibiydi. Ve bu yalnizca kiyametin baslangiciydi... Kaos, aksiyon, olaganüstülük, ask, nefret, korku ve dram... Hikayeleri, hepsini icinde barindirirken örümcek laleleri ise ölümü temsil ederdi. Ve Tsuki herkesin hikayesinde basroldeydi...